Translate

12 Ekim 2013 Cumartesi

Bir Parça Müzik. Sonra mı? Hayat Yeniden Başlayacak :)

 

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayati en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayati seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...

Nietzsche

Müzikler ve şiirler olmasa daha kolay unutur bence insan ya da beyinden siliniverse neyi unutman gerektiği, yeni bir aşka yelken açmak o kadar da zor olmayacak yüreğimce. Mutsuzluğa değil seni mutluluğa gebe bırakacak birine sarılacaksın belki de delice. Vaktim yoktu halbuki benim öyle gün içerisinde deli gibi tek bir anı düşünmeye (yeni işim sağ olsun)... Yani diyeceğim o ki üstadım vakit o kadar az ki; değil aşık olmak nefes almayı unuttuğum zamanlarım var, şimdi gelde pır pır etmesin kalbin, gelen mesaja aptalca gelde gülümseme, liseli aşıklar gibi gelde yemek yemeyi falan unutma, gelde midende filler oyun falan oynamasın. Hadi gelde yaşama bunları....
 Yeniden gülümsemene sebep birisini alıvereceksin yüreğinin baş köşesine yakın mı dersin; hüznünü saklamak için zorla gülümsemek değilde aşkla yeniden gülümseyebilmek... Sanırım pek yakında yüreğimde :))



Yine de bu şarkı çok güzel, biraz slow ama olsun... = Zara- Son Fasıl

5 Eylül 2013 Perşembe

Yakın Diye Fısıldadı Kulağıma; Bizim Dünyamıza da Güneş Doğacak Pek Yakın Zamanda...



Gelir mi insan insana aşk diye. Gelir üstadım yürek yanarsa hissederse sevilen sevdiğinin yüreğinin yangını gelir. Ne güzel de olur. Nefesine nefes gelir, yüreğine bahar, güller açar tekrar yanakların. Peki insan aşkına zehri yama yapar mı? Yapar üstadım. Sevilenin de varsa sebepleri aşkı zehir de eder zıkkım da. Bal çalar bir parça dudak kenarına sonra bir bakmışsın dünyada ki bütün ballar yok. Bu senin sınavındır. Hayat sana daha önceden dersini vermediği yerlerden sorguluyordur artık. Sınavında başarılar. Kul inşallah derse Yaradan inşa edermiş. Hadi kocaman gönülden kopan bir ‘ İnş(A)llah ‘ o zaman.

Garip değil mi uzun zamandır göz ucumda bekleyen damlalar döküldü sebepsiz. Belki de garip değildi gerekli ve olması gerekendi. Hayırlısı…

‘ Sevdiğim’ dedi bir ses. Titredim, korktum, sustum, koştum… Dönülmesi imkansız hareketler yapmamak lazım üstadım. Kaybetmek kötü olur hele bir de insan kendi aptallığı yüzünden kaybediyorsa yaşadığı ömür boyunca gör sen vicdan azabını.

Yapmasalar insanlar bilseler azıcık sevginin kıymetini seviyoruz diyenleri bıraksalar birbirlerine. Aşklarını yaşayamayan insanlar, istenmeyeni istemeyenler yüzünden. Her şey güzel olacak cümlesini kuramayanlar var korkudan. Evet seviyoruz kelimesini korkarak söyleyenler onlar. Onların birbirlerine yüreklice söyleyemedikleri korkuları var bir sürü. ‘ Ben yanındayken korkmayacaksın kadınım.’ diyen adam yüzünden korkan kadınlar. Ne çok sevmiş ne çok ürkmüş sevgiler var. Yazık halbuki tam tersi olmalıydı değil mi? İnsan sevdikçe cesaretlenir bizim gibiler sevdikçe kabuğuna çekiliyor. Garip gerçekten pek garip. Sınav demiştim ya… Başarılar…

Aşk güzel şey derlerdi. Eskiden olsa oturur saatlerce düşünürdüm acaba güzelliği nerede diye. Anladım ki… Anlamadım, anlayamadım üstadım...

Gitmek isteği gelir öyle zamanlarda hep aklına. Doğduğun, büyüdüğün, nefes aldığın şehir dar gelir. Saçma sapan düşünceler beynini kemirir. Olmamayı istersin bu zamanlarda. İnsanların menfaatlerini, karşılıksız hiçbir şey yapamayan insan  sayısının ne kadar fazlalaşmış olduğunu görürsün. Dar gelir canın bedenine. Duaların vardır hep diline yamaladığın ama kar etmez sana. Sonra küçük bir can için, onun için dersin ‘ hadi bir kez daha’ yeniden aynı yoldan ayaklanmaya çalışırsın. Başarılar.

Fonda bir Bedirhan Gökçe; Seni sevmek için ne kadar sebep varsa içimde işte seni sevmemek içinde öyle…

Ben yine açtım ellerimi semaya, bilirim şah damarım kadar yakınsın bana yüreğimi neşelendiren ve azap içinde bırakan bu aşkı da sen verdin yüreğime. Kah sevindim fani dünyada ki cennetim diye kah kahroldum bu dünya da cehennemi yaşıyorum diye yine biliyorum ki her şeyin hayırlısını bilende sensin. Bedenim ne kadar dayanır daha ne kadar savaş verir sevgiyi bilmeyenlere karşı, biz ne kadar biz olabiliriz bilmiyorum. Sadece senden isteyebildiğim için; Sınavımız da yardım et Rabbim…

25 Temmuz 2013 Perşembe

Son Olmadı, Son Olmayacaktı Bu Kadar Kesmeseydim Artellerimi...



Kısmet olmayanlarla başlayayım bu gün lafa, kısmet olamayacaklarla... Sitem etsek mi etmesek mi bilemedim şimdi. Vuslatı kısmet olamayanı sevmekten mi devam etsek. Sevilmenin herkeste vuku bulunamamasıyla mı sonlandırsak cümleyi yoksa helal edilmeyen haklarla mı? Yemin edenlerin kocaman bir yalandan ibaret olduklarını mı anlatsak bu gün. İnanmamak gerektiğini, aşkın riyasını, çekilen her dumanın içini nasıl yaktığından mı bahsetsek. Karar veremedim bak şimdi.

Sitemim kalmadı, acım kalmadı, nefretim yok o kadar rahat bir şekilde sundum ki sizleri Yaradan' a içim rahat bir şekilde nefes alıyorum artık. Herkes hissettiği kadar yaşar; Aşkı, insanlığı, güveni ne kadar içten yaşarsanız onlar sizin canınızı yakmanın cezasını o kadar fazla çekecekler bilin istedim benim hep öyle oldu...

Cevabını veremediğin sorular mı bulundu yine hayatında? Hangi eller yarenlik yapar sevdiğine bilemezsin, garip bir şekilde sızlayan sol tarafının acısını dindirmeye çalışma çabaların başarıyla sonlanmıştır. Acısını çeke çeke yanan yüreğin soğumuştur artık. Yeni bir hayatın temellerini atmaya hazırlanmışsındır. Eskisi kadar bitap değilsindir.

Yeni bir hayat? Yalanların olmadığı bir hayat mı? Erkeklerin öküzlükten muaf olduğu bir hayat mı? Güven denilen o duygunun sonuna kadar hissedildiği bir hayat mı? Sevginin üç beş kuruşa satılmadığı bir hayat nasıl olur? Savaşın olmadığı, insanların açlıktan ölmediği bir hayat mı? Tamam o kadar evrenselleşmeyeceğim insan önce kendinden başlamalı düzelmeye değil mi hem ben mutluluk için adım atmalıyım artık mutlu etmek için değil.

Velhasıl üstadım güzel giden bir şeyler var kabul ama gitmeyen gitmeyecek olanlarda. Bitirilmiş olanlar, yeni başlayacaklar. Kapının açılması gerekiyormuş, bir şans falan verilmeliymiş. Ben inatla insan sevmezse aşık olmazsa hissetmezse yapamaz derken aslında durum hiçte öyle değilmiş. Her ilişkinin yapılması gerekenleri varmış durum oymuş hani. Mesela bir ilişkide erkek kadını iş yerinden almaya hep gelirmiş bu hissedilerek yapılan bir şey değilmiş. Vaziyet sevgili haliyse her erkek yaparmış korumayı, seviyormuş çok aşıkmış gibi görünmeyi, hediye alabilirmiş her erkek kadınına, kocaman bir demet gül, güzel bir akşam yemeği planı yapabilirmiş minik minik sürprizlerle, birazcık hissetse de... Gerekmezmiş öyle çok aşık olmak falan hem ayrılınca da çok acı çekmezsin değil mi...

Bir erkek bir ilişkide ne kadar erkek olabilirse bir kadında o kadar kadın olabilir bence ama en önemli bence; bir erkek nazik olmalı, kibar olmalı nerede nasıl davranması gerektiğini bilmeli, bir erkek zeki olmalı, zaafları olmamalı bir erkeğin, kaya gibi sapasağlam durmalı, korku kelimesi erkeğin sokağının başından geçmemeli, cesur olmalı erkek dediğin, bir erkek sevdikçe güzelleşmeli öyle 'Bu kadın beni köpek gibi seviyor lan başka hiç kimseyi sevemez.' dememeli diyorsa da onun gibi sevebilmeli, bir kadın seviyorsa hayatındaki en önemli şeylerin önünde bir erkeği, yolda bulunan nimet gibi üç kere öpüp baş üstüne konulmalı o kadın, bir erkek önce adam olabilmeli, zaten kadın kalan eksikleri büyük bir memnuniyetle tamamlar...

Artık zamanı diyenlere inat biraz daha zaman :) ( Ne kadar dik başlı bir varlığım ben yahu :P )

Umman, ben, ada, ilgi, şefkat, aşk... Mükemmel altılı :P

30 Haziran 2013 Pazar

Bitmezlerin Biter, Gitmez Dediklerin Mutlaka Birgün El Olup Gider...


Güvenmek lazım öyle gözü kapalı birisine. Sevgini harcamayacak, harcatmayacak kadar cesaretli, gözleriyle, sözleriyle seni aldatmayacak, sevmenin aşkın anlamını özümseyen birisine güvenmeli... Dokunabilecek benim yüreğimdeki sızı onunda yüreğine, hissetmeli diyorum seviyorum diyen özlediğini, özlettiğini, üzüldüğünü, kırıldığını... Yarım bırakmamalı öyle hiç düşünmeden, fevri kararlar verememeli. Diline kilit vurmalı Hak, eline kelepçe, gözlerine perde indirmeli... Üzülmemeli gerçekten seven, üzmemeli yalancı sevgiler onu... Hak ettiği gibi yaşamalı aşkı da sevgiyi de. Zehir olmamalı içtiği aşk, zehir etmemeliler öyle umarsızca.
.
.
.

Bir gün diyorum, ben de verdiğim sözleri tutmayıp mühürleyeyim vicdanımı... Piyangodan çıkarcasına karşına dikilip 'Seni Seviyorum' dedikten sonra ' Yapamıyorum, olmuyor, mecburum...' gibi bahanelerle terk edeyim sevenimi diyorum. Sonra bir gün; dost, arkadaş, kardeş,... dediklerime bir kalleşlik yapıp arkama bile bakmadan gideyim diyorum. Gamsız olayım biraz, biraz vurdum duymaz, aşağılık birazda... Hayattan özensiz gelişi güzel bir menü oturtayım bünyeme kişilik adı altında, ne zaman ne yapacağı belirsiz. Kırıp geçiren insanları, düşünmeden, adice bir kişiliğe bürüneyim diyorum. Hani vur kaç taktiğini uygulayıp boş vereyim bende, hep dolu umup boş çıkanlara inat. Bir kerecikte isyanlar benden değil o çok sevip güvendiklerimden yükselsin arş-ı âlâya... Önce güven vereyim arkalarını döndükleri anda elimdeki hançeri tam sol taraflarına, yürek diye taşıdıkları o hurdaya iliştireyim. Bana yakışan hançer gibi yakışır mı bilmiyorum ama fena durmaz onlarda da paslı bir demir parçası... Bir gün de bencilliğin kitabını yazıp, şerefsizlerin kralı olup, kalleşlerin başını çekeyim. Sadece bir gün bunca yaşatılan riyakarlıkların kat kat fazlasını çektirecek karaktersizliğe sahip olayım da tek tek intikam meşalelerini yakayım diyorum... Diyorum da sonra duruyorum, susuyorum arkamda bıraktıklarıma bakıyorum ve ' Değmez...' diyorum. Ben yolumda ben olarak yürümeye devam ederken siz kurnazlığınızla böbürlenecek kadar küçülün...Ne yazık ki ben bulunduğum yerden sizleri artık göremiyorum...



6 Haziran 2013 Perşembe

' Kendine iyi bak! ' tı son cümlem sana sen giderken ve sana olan tek duam. Kendine iyi bak sevgili çok yaşa ki bana yaşattığın acılar yüreğine sığabilsin.




Hissizlikle suçluyorum bu aralar kendimi. Hiçbir şey olmamış hiçbir şey yaşamamış gibi. Ne çok mutlu olmuşum ne çok mutsuz. Hissetmiyorum bu aralar yüreğime yadigar bıraktığın o sızıyı. Susuyorum öylesine, ağlıyorum öylesine, bağırıyorum öylesine... Sanki olmamışsın gibi yaparak kendimi avutmaya çalışıyorum öylesine. Sanki hissiz hissiz sebat etmeye çalışıyor yüreğim. Hayır, bu öylesine yada hissizlikle yapılan bir şey değil, isyanlarını bastırıyorum yüreğimin şükürler yamalıyorum dilime...
Böyle garip garip yüreğime mesken duygularla yürümeye çalışırken, geliverir kuru bir mesaj: ' Hayırlı Kandiller...' Toplu mesajlar genelde kısadır ve herkese gönderilecek kadar özensiz ama şimşekler çakar gök gürler yağmur yağar işte..

Bir insana ihtiyaç duyduğun anda, o insanın sana sırtını dönüp gitmesi; yıkar, tuz buz eder özenle inşa edilmiş kaleleri. Aslında bilip inkar edemediğin gerçekler bir bir dizilirler karşına ve yine o baskı grubu ' Biz söylemiştik... ' :) (Özür dilerim yazarken de yüzümde küçük bir tebessüm oluşturdu o yüzdendi o simge) İlk değildir bu yaşanan, daha öncede yaşanmıştır defalarca aynı olay ama bir fark vardır; bu kez ona ihtiyacın olduğunu, sana destek olması gerektiğini, kuru da olsa bir kelime duymak istediğini söylemişsindir. Evet ne yazık ki bunu bizzat söylemişsindir. Nasıl bir körlük nasıl bir vurdum duymazlık, nasıl bir vicdansızlık mühürlediyse yüreğine düşünmeden gider ve bitirir öldürür işte aşkı da sevgiyi de. İnsanlar da vicdan göstermelik olmuş artık üstadım, inanma olur mu...

Nefret mi? Neden, neye, kime karşı? Her zaman savunmuşumdur bu düşüncemi şimdi yine savunuyorum: Eğer bir insan sana aşıksa sevin, mutlu ol, al onu sar sarmala sakla. Eğer bir insan senden nefret ediyorsa yine sevin; sana karşı hala bir şeyler hissediyor demektir. Eğer bir insan sana karşı hiçbir şey hissetmiyorsa kork, neyin varsa al götür oradan, git uzaklaş... Çünkü artık ne varlığın ne de yokluğun onun için hiçbir önem izah etmiyordur.

Unutmak pek zor üstadım. Unuttum demek yetmez ama öyle bir an gelecek ki neyi unutmak istediğini unutmuşsun işte o zaman unutmak eylemi gereğini yerine getirecektir. Hala canım yandığına göre ben hala unutmuş sayılmam. Beynimde, kalbimde allak bullak duygularla mücadele etmekteyim bu aralar, iki kelimelik bir mesaj bile dağıtabiliyorsa bütün günümü yok üstadım yok ben daha pek bir tazeyim, bayatlamam lazım bu yolda.

O kadar karmaşıklığın arasında birisinin çıkıp gelmesi ne tuhaftır; senin için heyecanlanan, duygularını yüzsüzce ifşa etmek yerine incitmekten korkarak eylemlerini gerçekleştiren birisinin, sessiz sedasız yaklaşan fetih planını inceden hissettirmesi, yanında olma çabası... Sen okyanusta kalmış yalnızlığınla boğuşurken senin yanına gelmekten korkmayan birisi. Bu durum bir kara parçası görmüş gibi sevinip sarılmayı mı gerektirir o yalnızlıkla ölümü beklemeyi mi? Bilemedim şimdi. Tazelikten olsa gerek. Zaman üstadım yanılmamak için biraz daha zaman...

Hayırlısı üstad, herşeyin hayırısı...

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Biraz da cesaretti aslında aşk. Gözünü budaktan sakınmamaktı ve kabullenmekti olanı da, olmayacak olanı da.. K.T.



' Sevgiyi tüketir mi insan kendi elleriyle? Tüketiyormuş...

Durdurmak istersin dünyayı, o güce sahipsindir hani vardır o ışık sende velhasıl parmağını oynatamazsın hayat enerjini eksilere düşürdükleri için.

Gördüklerin ve yaşadıkların karşısında şaşırmaman gerektiğini öğretir zaman sana. Mesela bunun için sadece susarsın. Parelerin dağılsa da dört bir yana içinde ki o güçlü imaj çıkacaktır bir gün ortaya. ' Eminim ben yapacaksın, gücünü bu kadar hafife alma.' diyen bir ses vardır çünkü...

Sevgiyi, aşkı görmeye erinenler; ezberlerine yazacaktır isminin her bir harfini. Çünkü Allah; büyük konuşanların canını almazmış, yaşatmadan onlara aynısını...

Yavaş yavaş mı düşer insan gözden, gönülden... Sindire sindire mi bitirirler kendilerini, seni, onla olan ona dair her bir zerreni?... Yok ediyorlarmış üstadım, görmüyorlarmış ya da görüp görmemezlikten geliyorlarmış.

Anlatamadıkların vardır bir de yazdıkların,yazdıkların ama okunmayanlar bir de okunanlar ama anlanmayanlar... Her insan okuyabilir ama anlama yeteneği kalpten gelir. Bir ' Nasılsın?' sorusuna iyiyim cevabı vardır; klasik, bir de soru bile sormaya gerek duymadan derdine ilaç olanlar. ( Ender)

Tanıyamadığın bir ben neden çıkartır ortaya kendini, ne yapacağını bilemez, ne düşüneceğini, ne hissedeceğini... Neden küçücük bir umut, alaycı bir söz kocaman bir hayal olur bu tanınmayan benin rüyalarında. Ben yavaş yavaş beni bulmaya çalışırken geride bırakılan o beni özleyeceksin, onu yaralamasaydın iyiydi. Bak can veriyor yavaş yavaş...

Standart bir hayatım var her bedene uyar cinsten... Yanında taşınan çanta bile olabilirim bazen bir insanın yanında bazen gelecekten endişeleri olan o menopozlu kadın, bazen sevilmeye layık bir melek ama ben hiç bir şey olmama yolunda ilerliyorum.

Gözyaşının boğaza saplandığı nerede görülmüş üstadım. Saplanıyor ve ben kırılan yanlarımla iyiden iyiye keskinleşiyorum. Uyuyorum, yalan olduğunu bildiğim halde susuyorum. 'Umut yok.' sözlerini unutup ' Her gün dua ediyorum. ' cümlesine inanmaya çalışıyorum. Peki insan duayla döndürebilir mi dünyayı. Dua değil tevekkül vardır, inancı kuvvetlendirir.

Kaçmak değil benim ki. Öyle çok yoruldum ki, beni tüketenlere öfkemle doğmaya çalışma çabam yoruyor artık. ' Bırak ! diyorum Boş ver! Hadi zaten o bavul uzun zamandır duruyor orada al onu alda gidelim buralardan... '

Korkak adımlarını saydım, saydım, saydım. Ayağıma takıldın biliyorsun sen de. Düşmemeliyim, düşersem bir daha kalkamam...

Hadi şimdi ' Gel! ' diyen o eli tut, tanımadığın bir surete teslim et kendini, sesinin tınısını bile bilmediğin, bakışlarının bakışlarına değmediği. Umudun sen ol, güvenmeden, sırtını kimseye dönmeden git tut o eli sıkıca. Belki de artık hayatına en iyi gelecek reçete budur.

Sol tarafın biraz daha sızlayacak, duyduğun kelimeler seni biraz daha yaralayacak, biraz daha kanayacak yaran, biraz daha fazla susacaksın kendine, dilsizliğin kitabını yazacaksın belki ama gurursuz demeyecekler sana aciz gözüyle bakamayacaklar, o deli gibi sevdi ama sevdiği adam onun aşkı için göze alabildiği kadar göze alamadı bir şeyleri bu yüzden bitti demeyecekler... Hadi yapabilirsin bence...'



25 Nisan 2013 Perşembe

Ben Senin Ellerine Cenneti Bırakırken, Cehennemin Dibine Hazırladığın Yeride Sevdim Ben...

Duydum, mutluymuş. 'Senin gibi karalar mı bağladı sanıyorsun? ' dediler. Sustum, şöyle derin bir nefes aldım ' Ben.. ' dedim, sustum...

'Ben sevdim, inandım, aldandım... Hep gideceğini bilerek yaşamıştım ama 'Gitmem!' derdi 'Gidemem, sensin o... ' derdi bakardım uzun uzun gözlerine 'Sevdiğimsin ' derdim hep bir adım daha inanırdım. Her gelişi gideceğinin işaretide de olsa sarıldım ben ona. Nefret mi bazen yokluyor yüreğimi... Bağıra bağıra ağlamak geliyor en derinlerden. İfşa etme diyorum yüreğinin acısını herkese, sus diyor bir ses susuyorum. Yüreğimin artellerini söküp atmak istiyor ellerim, nasıl inanmış olabilirsin, nasıl böyle teslim olursun! Hadi yüreğin hissetmedi, gözünü neden kör ettin peki ya kulaklarında mı duymadı?

Olur işte öyle bazen...

Başardım kendimi susturmayı bu güne kadar. Olur dedim yapabilirsin neler atlatmadın ki nelere dayandın. Olmadı feryat figan bu gün yine yüreğim; susturamadım, tutamadım ellerinden götüremedim onu kendi masal diyarıma, rüyalara inandıramadım yüreğimi, her şey güzel olacak martavallarını yutturamadım işte bugün. Bıraktım biraz yalnız kalınca kalbimi bana; haykırdı resmen 'çok seviyorum, çok özledim...' dedi 'Sus! Sessiz ol.' desem de kâr etmedi...

Bıraktım ben bu gün yüreğimi, kafeste kaldığı zamanların acısını çıkarırcasına bıraktım, yaşasın özgürlüğünü doya doya gidersin susuzluğunu istedim. Yüreğimde biliyordu bende, özgürlüğünün bedeli boğazına yapışan acımasız bir pençeden başka bir şey olmayacaktı ve o nefesini o ellerin pençelerin de vermeye razıydı; seve seve sevgili, seve seve...

22 Nisan 2013 Pazartesi

Dile Gelmemesi Gereken Cümlenin Kırgınlığıyla Vursamda Kendimi Ölmedim Hala...

Düşünceler aralıksız beynini boş bırakmazken ne yapacaklarını anımsama gayeni unutursun bazen. Unutulmayacak anılar bırakması gerekirken insan, insana can alıcı kelimeler bırakabilir sadece. O kelimelere inat hatırlarsın güzel olanları yine de güzel olan o değil senin büyütebildiğin aşktır. Beddua edemezsin, kalbini tırmalayan pençelere rağmen ama boğazına kadar da dolusundur 'Allah belanızı versin... ' diyemezsin.

Göz yaşlarını gökyüzüne armağan etmişsindir ve yere düşen her damla ahım olsun dersin nefes almama izin vermeyen herkese. Sonra susarsın seni bütün konuşturmak isteyenlere rağmen sadece susarsın, kırgınsındır. Artık kırılan parçaları toparlayıp yeniden şekil verme azmini bile bulamazsın bedeninde. Peki ya kalbin aynı şeyi söylüyor mudur? O ne söylerse söylesin susması lazım. Sessiz olmalı artık ne çığlıklar ne feryatlar kâr etmez.
Güneşin yüzüme gülümsemesiyle kapına bıraktım; sana olan çocukça aşkımı, kokumu, ellerimi, gözlerimi... Hissettin mi?

' O seni sevmiyor' derler acımasızca ' Unut! ' derler zaten birinci cümle ikinci cümle için kurulan bir tuzaktır. Duymam onları, ben sevmişsem gerisi teferruattır çünkü.

Cesareti olmayan aşklar çıkar karşına, tutulamayacak sözler verilir kurulamayacak hayallere imrendirilirsin ama hepsi ütopya oluverir bir anda. Şaşırırsın hayallerinin baş kahramanı yaptığın o adama... Susarsın, yüzüne kondurduğum sahte tebessüm bile isyan edip çeki gitmiştir artık...

Gün gelir bir gün bir kalp seviyorken deli gibi sevmiyorum diyerek inkar etme edepsizliğinde bulunur mu? Bulunmaz üstadım gerçek olanı inkar edemez ne dil ne de kalp... Allah inkar ettirmesin...

Aşk denilen o duygu kaç kere açar kollarını sana? Peki yalan olmayan aşklar var mıdır yaşanacak? Şöyle bakınca gözlerine neleri sevdiğini bilecek bir hayat ortağı, seni incitmeyecek bir kahraman, sözünün eri, kelimelerinde gizlenen sevgi sözcükleri söyleyecek cesaretli bir aşık, yakarım bir tek gözyaşın için bu dünyayı demeden yakabilecek bir yiğit ... Bilmem belki vardır...

Şimdiki zamanın kadını değilim ben Allah'ım. Alsan beni yanına artık. İsyan değil biliyorsun Sen,  dua etmek istiyorum bütün dualarımı harcadım, ellerimi de açamıyorum eskisi kadar çok. Utanıyorum... İnanmıştım... Fazla söze gerek yok Allah'ım sen biliyorsun bütün organlarım sızlıyor. Kadınlığımdan gurur duymam gerekirken, utanıyorum. Ben bir kere daha yaşamıştım bu hissi...

Beddua etmek istemezken kurulan bir sonra ki cümle çok ağırdı farkındayım ama içim rahat ben biliyorum ki Allah sevenin sevdiğine kötü kelamını kabul etmez çünkü bilir ki sevilenin değil sevenin canı daha çok acıyacaktır...

Ne kadar çok biriken kelimelerim vardı halbuki.  Şuna bak kelimeler defterimden taşarken yazamamışım sana iki satır daha. Neyse söz tükendi artık... Bir parça Ağır Roman

10 Nisan 2013 Çarşamba

Bu Son Olsun!..

Ne dedin kendine de habersizsin gidişimden?

' O çok uzaklarda ama ben hala onunlayım o da hala benimle beraber.
' Bak 'Günaydın Günüm... ' demiş ben de ona ' Güneşim... ' yazdım diye eski mesajlara mı bakacaksın?...'

  O kadar zahmete girer misin acaba...

Özür dilemişsin sevdiğin için, özür dilemek herşeyi unutturabilecek mi?

Zaten ' Unut! ' dedin... Ben senin sözünü ne zaman dinemedim ki sevdiğim, bunu da dinleyeceğim şüphen olmasın...

2 Şubat 2013 Cumartesi

İsimsiz...

Seni benden kim aldı bu denli çabuk? Beni kimin için terk ettin katilim? Yine de içimde bir his var döneceğine dair. Bunu iyi biliyorum. Bilmediğim şey; o dönüşün benim çağrımla mı, yoksa uğruma terk ettiğin kişinin vedasıyla mı olacağı... Söyle! Gelişin kimin git’inden ötürü olacak? Unutma katilim, geç yağan yağmurlar, hayat vermez kurumuş çiçeklere...

[ Altndr]

15 Ocak 2013 Salı

Sana Olan Hasretim Şahlansa Kaç Yazar Nasıl Olsa Görmeyeceksin...

Ben tutamadım bugün yüreğimi, çırpındı durdu bedenimin sol köşesinde bir ara tamam dedim bu gün son. Olmadı hala yaşıyorum...

Sustursunlar şu arabaların egzozlarını sen geldin sanıyor kalbim, gelmeyeceğini bile bile...

Tükendi bak kelimelerim yine sessiz kelimelerle haykırıyorum, kimsecikler duymuyor...


Ben çok özledim de takatim tükendi sensizlikten...

13 Ocak 2013 Pazar

Sessiz Bir Feryad Benim Yaptığım

Yalanlarda dolup taşar etrafında ki herkes, kimin yalan söylediğinden emin olamayınca da en güvendiklerin hiç güvenmeyeceklerin olarak etiket yapıştırırlar kendilerine...

İz bırakır her giden, sevginin aşkın aslında ne kadar ucuz olduğunu görebilirsin bu sayede, aşkının üzerine satılık aşk ya da % 90 a varan indirimli sevgiler ibaresi damgasını vurabilir...

Kaç kere daha diye sorduğunda bırakma beni derken tükendiğinden bihaber gözerine bakar... Sadece bakar işte...

Senin uykuların bölünürken o rahat rahat uyur içi rahattır çünkü elinden gelen her şeyi yapmıştır, son çaresi gitmektir ve gider, başka çarem yok diyerek hiçbir şey olmamış gibi...

Beklersin sanki nefesi ensendedir, gözlerin her yerde onu arar, sanki hala yanı başındadır ama yalan o senin kadar sevememiştir kendini kandırırsın bir süre sonra anlarsın o gitti artık beklemekten usanır yüreğin, bedenin yorgun düşer ve artık çarelerde çaresini yitirir. Yıllarca kapılarını aralamadığın aşka düçar olur yüreğin ve sonu hüsran...

İnandıklarına, inandığın her şeye lanet etmek eline bir şey getirmez bilirsin, Allah'a havale edersin seni mutlu görmek isteyip te en çok seni isyana sürükleyenleri... Gülmek sana yakışıyor deyip te gözlerine yağmurlar indirip beyninde şimşekler çaktıran herkimse herkimlerse öyle işte...

Senin iyiliğini düşündüğüm için, bizim için en doğrusu, sana gülmek çok yakışıyor, seni hep mutlu görmek istiyorum... Sakın ha kanmayın....

Öldürmeye meyilim var bugün senden kalan sol yanımı...

Sevginin aşkın bu kadar müsvedde tutulduğu bir yerde nefreti viran etmek aptallık olur sanırım...

Kızgınlık, öfke gürültülü olurmuş kırgınlık sessiz ben sessizliğimi büründüm sana öfkem hiç olmayacak kızgınlığımda ben sana kırgınım seviyorumları hiçe saydığın için...

Neyse...




3 Ocak 2013 Perşembe

Alınan Kararlarda Can Yakar ama Gitmek Gerekir Bazen

Gelmedin hiç susmalarıma...
Oysa hayaline alışıktı burası.
Yabancılıkta çekmezdin aslında...
Şaşırırdın biraz belki...
Dilim seni anlatırken yüzüm gülerdi,
Anlamaman normal..
Sensizliklerime koca bir acı sıkıştırmıştım oysa...
Görmedin...
...
Bakışımı yüzüne sürmeyeli aylar olmuştu,
Hasretim 'sen' kokuyor, yaralarım 'sen' kanıyor,
Gözlerim seni intihar ediyordu yüreğimin uçurumlarından

ve
Ben seni 'sus'uyordum sana 'su'sarken gözlerim...
Seni çiziyordum hayallerime,
Gözlerin uykularıma suikast düzenlerken..
Seni yargılıyordum yüreğimin dar ağacında,
Yanımda olmamana savaş açıp kızgınlıklarımı satın alıyordun..
Yetmedin sevgili..
Ben gecelere ağlamalarımı gösterirken,
Yetmedin..
Sen hayallerimde saltanat sürerken, seni bende ki 'sen' le aldattım...
Durma kes cezamı..
Bana kalbinde müebbet ver sevgili..
Gönlümün yüzüğünü parmağına tak da canıma nişanlan..
Hiç kimse olamadı bende 'sen' gibi..
...
En büyük mutluluklarıma gülüşün hep bir beden büyük..
Adın; dudağımın çaldığı en güzel şarkı...
Cehennemi aratmayan özlemin...
Üstüne ömür dikilen bir arsa; gözlerin...
Kalbime sağlık ne güzel de sevmişim seni...
Hal böyleyken beni senden fazla sevebilecek biri neyi ifade eder ki,
Kalbimin tutsağı 'sen' olduktan sonra...
Durma sevgili..
Kalk gel sende susmalarıma..
Otur bakışlarımın içine..
Sende oku biraz,
Okudukça sana anlatacaktır;
GÖZLERİM ADINA YAZILMIŞ BİR ŞİİR KİTABI ARTIK..
Kelimeleri hamal tutsam yine de taşıyamaz güzelliğini..
Şu denizler ne kadarı ederdi ki gözlerinin?..
Zaman geç oldu sevdiğim..
Hasretini kapat artık..
Ört sensiz yerlerimi..
Papatyalar serperim rüyalarına rahat uyu sevgili..
Nasılsa birazdan bende sızar kalırım..
Adı'nmış beni her gece her gece sarhoş eden,
...
Acıma bana sevgili...
Üzülme...
Sıkma canını..
Ben her gece yokluğunu içer içer sızar kalırım böyle..
Alıştım ama 'sen' gül(en)yüzüne ağlamaklı perdeler çekme..
O gözlerin yaşla dolsa senin 'CANIN' yanar sevgili..
Göz yaşlarımda boğulur mutluluklarım..
'sen' yeter ki mutluluğun ateşini yak,
Güneşi kopartırım sana ben...
Kalbinde ki seni seviyorumları dudağına sür,
ve
Canıma yaklaş..
Durma öyle uzakta..
Hadi tut şu 'SENİ SEVİYORUM'un ucundan daha bir ömürlük işimiz var...

Öne Çıkan

Sevmek ya da sevmemek işte bütün mesele bu!...

     İnsan sevmeye nereden başlamalı? Günün sorusu bu olsun.       İnsan en çok kendinin düşmanı ve yine en çok kendinin dostu. Bir söz va...

Popüler