Translate

12 Haziran 2011 Pazar

Uzun zaman oldu bana birşeyler anlatmadın, ne biliyim söylemedin işte bildiğin bir türküyü falan...

Sanki Ankara sen kokuyor şimdi. Hatıralar geliyor birer birer diziliyorlar umutsuzluklarla, özleneceklerini bile bile, Araf ta olduğumu bile bile... Ne kokun ne siman ne adın silindi.

Yükü ağır gelen sevdaların, yükünü taşıyan sevdalılar o yükün ağırlığının fazlalaşacağını bile bile mola vermeden son durağa doğru yürürler. Ölümün kokusunu alsalar da bırakmazlar. Aslında onlar için asla son yoktur...

Nasıl bir anafordur bu gark olmuş cümlelerim konuşmaktan yazmaktan aciz. Jilet kesiği yaralar var vücudumda. Kalbim celimsizleşti. Sokaklarım hep yağmurlu.

.
.
.
Hüzünlü notaların bahara küskün.
Belki de senin beni unuttuğundan fazla hatırlıyorum seni.
An kırılırdı ya omuz başlarına akardı dualarım.
Gideceğimi bilerek çekerdim tüm ağırlığımı.
Sonra an kırılırdı gece kabuk bağlar tesadüften fazla kavrardık acılarımızı.
Üç damla aşk süzülürdü gözlerinden, üçünü de saklardım ben içime ve sen, gideceğimi benden iyi bilirdin. Dudağımda sana ait suskunluk ve kırık kanatlarından.
                                                                                                                                     K.T.

Güzel olan her şeyin bir sonu var, çirkinliklerinde bir sonu varmıdır?...

Geldin ya ( belkide ben öyle sanıyorum ) şimdi Ankara bir başka kokuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan

Sevmek ya da sevmemek işte bütün mesele bu!...

     İnsan sevmeye nereden başlamalı? Günün sorusu bu olsun.       İnsan en çok kendinin düşmanı ve yine en çok kendinin dostu. Bir söz va...

Popüler